Yaşlılık ve Sosyal Hizmet: Sorunlar, Çözümler ve Uygulamalar
Yaşlanma, bireyin anne karnından başlayıp ölümüne kadar olan süreç içerisinde biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan değişime uğrayarak yaşamını etkileyen geri dönülmez ve kaçınılmaz bir süreçtir (Tomanbay, 2002: 250). Yaşlılık kişiye, topluma, kültüre göre değişen bir kavramdır. Yaşlılık bireyin rutin işlerini yaparken zorluk çektiği ve bu yüzden başka bireylere bağlı yaşadığı, kendini muhtaç hissettiği bir dönemdir. Yaşlılık için genel bir yaş sınırlaması yoktur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) (2011), Birleşmiş Milletler (BM) (2019) gibi organizasyonlar 65 yaş ve üstü bireyleri yaşlı olarak tanımlamaktadır. 65-74 yaş arası erken yaşlılık, 75-84 ileri yaşlılık, 85 ve üstü yaş ise çok ileri yaşlılık dönemleri şeklinde adlandırılmaktadır.
Yaşlılık kavramının gelişimine geçmişten günümüze bakıldığında tarım toplumlarında geniş aile yaygın, yaşlılar otorite sahibi, ailenin önemli parçasıydı. Tarım toplumlarından modern topluma geçilen süreçte çekirdek aileler yaygınlaştı ve yaşlılar toplumda bir yük olarak görüldü. Sanayi devrimindeki işsizlik sorunuyla birlikte çocukların, kadınların iş gücüne katılması yaşlıların katılamaması ve bakım verecek birinin bulunmamasıyla beraber bireysel ve toplumsal bir sorun olarak görülmeye başlandı.
Yaşlılık döneminde görülen sorunlara baktığımızda emeklilikle birlikte işgücüne katılamaması ekonomik olarak bazı sorunları getirmektedir. Ekonomik sorunların getirdiği beslenme giyim tedavi gibi ihtiyaçların karşılanamaması sağlık alanında da bazı sorunları doğurmaktadır. Yaşadıkları fiziksel değişiklikler kırışıklıkların, lekelerin çoğalması, vücut formlarının değişmesi özgüvenlerinin düşmesine ve sosyal olaylardan kaçınmalarına sebep olurken , üretken olamadıkları için kendilerine duyduklarını benlik saygılarının azalmasına neden olmaktadır. Arkadaşların, eşin vefatıyla birlikte yalnızlık, özlem ve ölüm kaygısı hissetmektedirler.
Yaşlı refahı alanına ilişkin sosyal hizmet uygulamaları
Sosyal hizmetin yaşlı bakımındaki rolü bu sorunları çözüp bireylerin sosyal işlevselliklerini yeniden sağlayabilmesi, sağlık ve güvenlik alanlarının yaşlı bireyler için erişilebilir olmasını sağlamalıdır. Sosyal çalışmacı ise yaşlı bireyin sorun ve ihtiyaçlarının belirlenip değerlendirilmesinde, kötü muamele, istismara uğramış yaşlıyla ilgili vaka yönetiminde, sosyal işlevselliğinin geliştirilmesinde, geçici veya uzun süreli bakım hizmetleri planlamalarında, yaşlıların ve onların bakımını üstlenen kişilerin gerekli kaynaklarla buluşturulmasında görev alır.
Sosyal devlet olmanın bir gereği olarak yaşlı bireylerin refahına yönelik yaşlılık döneminde yaşanan gelir kayıplarına karşı gelir getirici işlere yönelik istihdam ve çalışma koşullarının planlanması, yaşlı bireylerin bakımı ve korunması noktasındaysa bakım ve sağlık sigortalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Ülkemizde yaşlılık sigortası olarak yaşlı aylığı uygulaması bulunmaktadır. Yaşlı aylığı, sosyal güvenlik sisteminin sosyal sigortalar kapsamında verilen bir hizmetttir.
Yaşlılara yönelik sosyal hizmet ise daha çok gündüz bakım evleri, huzurevleri, rehabilitasyon ve bakım merkezleri gibi yatılı kurum ve kuruluşlarda gerçekleştirilmektedir. Evde bakım hizmetleri kurum bakımına karşı geliştirilen alternatif bir yöntemdir. Evde bakım hizmetleri yalnızca birey açısından değil devlet açısından da önemli avantajlara sahiptir. Bireyin mevcut düzenini bozmadan, kendi güvenli ortamında bakım ve sağlık hizmetlerinden faydalanmasının önemli psiko-sosyal kazanımları vardır. Buna karşın devlet açısından ise evde bakım hizmetleri ile hastane ve bakım kurumlarındaki yığılma ve yoğunluk önlenerek sağlık harcamalarının önüne geçilmiş olmakla önemli ekonomik kazanımlar sağlanmaktadır. Bu sebeplerle, evde bakım hizmetleri hem yaşlı bireyler açısından hem de devletler açısından daha fazla avantajları olan ve tercih edilen bir yöntemdir.
Türkiye’de yaşlılığa yönelik sosyal hizmetlerin genellikle “bakım” ve “yardım” odağında gerçekleştiği görülmektedir. Türkiye’de yaşlı hizmetleri içinde ilk sırayı sosyal güvenlik programları ve sosyal hizmet programları çerçevesinde huzurevleri almaktadır. Huzurevlerine maddi ve sosyal yönden yoksunluk içinde olan, ancak günlük ihtiyaçlarını (yeme, içme ve tuvalet gibi) bağımsız olarak karşılayabilen, sürekli tıbbi bakım ve tedavi gerektiren ağır bir hastalık veya sakatlığı bulunmayan, akıl ve ruh sağlığı yerinde 60 yaş ve daha yukarı yaştaki kişiler alınmaktadır. Huzurevlerine ekonomik gücü yerinde olmayan, kanunen kendisine bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan ya da kanunen kendisine bakmakla yükümlü kimsesi olan fakat yükümlülerin ekonomik gücü yeterli olmayan yaşlılar ücretsiz, ekonomik gücü yerinde olan ancak sosyal yoksunluk içinde bulunan yaşlılar ücretli olarak kabul edilmektedirler. Türk toplumunda huzurevinde yaşamanın kötü olduğu, yaşlı ebeveynlerin bakımlarının çocukları tarafından karşılanması gerektiği düşünülür ve bakım vermeyen çocuk ‘hayırsız evlat’ olarak etiketlenir. Toplum tarafından etiketlenmek istemeyen bireyler ebeveynlerine bakım veremedikleri halde onları kurum bakımından mahrum bırakır.
Özetle, modern toplumun oluşum süreci içinde ortaya çıkan huzurevleri, aile yapısının geniş aileden çekirdek aileye dönüşmesi ve ayrıca yaşlı bakımının profesyonel hizmet gerektirmesi, ailenin çalışma hayatı sebebiyle bu hizmeti verememesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bunun yanında kimseye yük olmak istememesinden dolayı modern bir kurumdan yardım talep edecek ve bu ihtiyaç da huzurevi organizasyonlarında profesyoneller tarafından karşılanacaktır.
Türkiye’nin nüfus yapısını incelediğimizde yaşlanma sürecine girdiğini görmekteyiz. Dolayısı ile yaşlı sağlığı planlaması artık ülkemiz için de zorunlu bir ihtiyaçtır. Ülkemizde resmi ve özel kurumlar tarafından yaşlı bakım hizmeti verilmektedir fakat bu oran bir hayli düşüktür çünkü yaşlı bireylerin çoğunlukla kendi evinde yaşamayı tercih ederler. İhtiyaç sahibi olan yaşlı bireyler kendi sosyal alanlarından, günlük aktivitelerinden, yakın akraba ve arkadaş çevresinden ayrılmadan sağlıklı bir hayat sürdürmesi için desteklenmeli, yaşam kalitesini artırmak adına evde bakım uygulamaları yaygınlaştırılmalı, bakım ve rehabilitasyon hizmetleri olabildiğince yaşlı bireyin evinde sunulmaya çalışılmalıdır. Ülkemizde Aile Araştırma Kurumu’nun yaşlılarla ilgili yaptığı çalışmalarda yaşlıların büyük çoğunluğunun aileleri tarafından bakıldığı belirlenmiştir. Yaşlı bireyin bakımından sorumlu olan aile bireyleri de psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan desteklenmelidir. Yaşlı bakım hizmetlerine yönelik uygun politikaların geliştirilmesi, etkinlik ve verimliliğin sağlanması gerekmektedir.
- Kaynakça
- Ardahan, Y. D. D. M. (2010). Yaşlılık ve Huzurevi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 20(20), 25-32.
- Tereci, D., Turan, G., Kasa, N., Öncel, T., vd. (2016). Yaşlılık Kavramına Bir Bakış. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, 16(1), 84-116.
- Çağlar, T. (2014). Yaşlılık ve Sosyal Hizmet: Yaşam Destek Merkezi. Toplum Ve Sosyal Hizmet, 25(2), 145-162.
- Şeker, A., & Kurt, G. (2018). BİR SOSYAL POLİTİKA ALANI OLARAK YAŞLILIK VE SOSYAL HİZMET UYGULAMALARI. Nüfusbilim Dergisi, 40, 7-30.
- Danış, M. Z. (2009). TÜRKİYE’DE YAŞLI NÜFUSUN YALNIZLIK VE YOKSULLUK DURUMLARI VE SOSYAL HİZMET UYGULAMALARI AÇISINDAN BAZI ÇIKARIMLAR. Toplum Ve Sosyal Hizmet, 20(1), 67-84.
Ayşe Ofluoğlu
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü
1. Sınıf Temsilcisi
Sosyal Hizmet Departmanı Blog Yazarları Yöneticisi