fbpx

Bağımlılık ve Stigma ile Mücadelede Psiko-Sosyal Destek Yaklaşımları

Bağımlılık ve Stigma ile Mücadelede Psiko-Sosyal Destek Yaklaşımları

Bağımlılık, bireyin belirli bir maddeye veya davranışa yönelik kontrolünü kaybetmesiyle ortaya çıkan kronik ve tekrarlayıcı bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bağımlılığı; bireyin olumsuz sonuçlarına rağmen belirli bir maddeyi veya davranışı kompulsif bir şekilde sürdürmesi olarak tanımlamaktadır. Bu süreç yalnızca bireyin fiziksel sağlığını olumsuz etkilemekle kalmaz aynı zamanda psikolojik, sosyal ve ekonomik yaşamını da derinden sarsar. Bağımlılıkla mücadelede en büyük engellerden biri yalnızca biyolojik ve psikolojik faktörler değil aynı zamanda toplumsal damgalama(stigma) olgusudur. Stigma; bağımlı bireylerin etiketlenmesine, toplumdan dışlanmasına ve sosyal destek mekanizmalarına erişimlerinin kısıtlanmasına neden olarak tedavi sürecini sekteye uğratmaktadır.

Bağımlılığa yönelik toplumsal algılar, bireyin tedaviye erişimini ve sosyal destek mekanizmalarından faydalanmasını doğrudan etkilemektedir. Bağımlı bireyler sıklıkla “iradesiz, sorumsuz veya ahlaki zafiyet içerisinde” olarak etiketlenmekte, bu durum bağımlılığın bir hastalık olarak ele alınmasını zorlaştırmaktadır. Stigmatizasyonun yol açtığı en önemli sonuçlardan biri, bireylerin dışlanma korkusu nedeniyle profesyonel destek arayışından kaçınmasıdır. Toplumsal dışlanma, bağımlı bireylerin sosyal izolasyona sürüklenmesine ve tedavi süreçlerinden uzaklaşmasına neden olarak bağımlılığın kronikleşmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle bağımlılık tedavisinde yalnızca bireyin maddeyi veya bağımlılık yapan davranışı bırakması değil, aynı zamanda onun sosyal destek sistemlerine erişiminin sağlanması ve damgalanmanın önlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Bağımlılıkla mücadelede psiko-sosyal destek yaklaşımları, bireyin bağımlılık döngüsünü kırmasına yardımcı olmayı, psikolojik dayanıklılığını artırmayı ve topluma yeniden entegrasyonunu sağlamayı amaçlamaktadır. Bu süreçte sosyal hizmet uzmanları, psikologlar ve psikiyatristler tarafından uygulanan çeşitli yöntemler bulunmaktadır.

  1. Güçlendirme Yaklaşımı: Bireyin yaşamı üzerinde kontrol sahibi olmasını, bağımlılıkla mücadelede aktif bir rol üstlenmesini ve toplum içerisinde kendini daha yeterli ve güçlü hissetmesini amaçlamaktadır. Bu yaklaşım çerçevesinde sosyal hizmet uzmanları, bireylerin güçlü yönlerini ve yetkinliklerini ön plana çıkararak onların kendi değişim süreçlerine katılımını teşvik eder. Bağımlı bireylerin bağımsız kararlar alabilmelerine yönelik müdahaleler gerçekleştirilir, destekleyici grup faaliyetlerine katılımları sağlanır ve sosyal becerilerini geliştirmeye yönelik programlar uygulanır. Böylece, bireyin yalnızca maddeyi bırakması değil, aynı zamanda toplumsal yaşama uyum sağlayarak işlevselliğini arttırması hedeflenir.
  2. Kişi Merkezli Yaklaşım: Carl Rogers tarafından geliştirilmiştir. Bireyin yargılanmadan, empatiyle ve koşulsuz kabul ile desteklenmesi gerektiğini savunmaktadır. Bağımlılıkla mücadele eden bireylerin genellikle suçluluk ve utanç duygularıyla baş etmekte zorlandıkları göz önüne alındığında, bu yaklaşımın bağımlı bireyler için oldukça etkili olduğu söylenebilir. Sosyal hizmet uzmanları ve ruh sağlığı çalışanları, bireylerin kendi potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olarak onların bağımlılıkla mücadele süreçlerindeki motivasyonlarını arttırırlar. Kişi merkezli yaklaşımda temel amaç; bireyin kendini rahatlıkla ifade edebileceği, güvenli ve destekleyici bir ortam yaratmaktır.
  3. Motivasyonel Görüşme Tekniği: Bireyin içsel motivasyonunu harekete geçirmeyi ve değişim sürecini kendi isteğiyle başlatmasını sağlamayı hedefleyen bir yöntemdir. Bağımlı bireyler genellikle değişime karşı direnç gösterebilmekte ve iyileşme sürecine başlama konusunda tereddüt yaşayabilmektedir. Motivasyonel görüşme, bireyin bağımlılığı bırakma konusunda kendi nedenlerini keşfetmesini sağlayarak içsel motivasyonunu güçlendirmeye yönelik stratejiler içerir. Danışman, bireyin değişime hazır olup olmadığını değerlendirir ve onunla iş birliği içinde çalışarak değişim sürecini destekler. Bu yöntem, bireyin bağımlılıkla ilişkili riskleri fark etmesine ve alternatif başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine yardımcı olmaktadır.
  4. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bağımlılığa yol açan olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeyi ve bireyin sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmesini hedefleyen kanıta dayalı bir yaklaşımdır. Bağımlı bireyler çoğu zaman stres, kaygı veya depresyon gibi psikolojik sorunlarla baş edebilmek için madde kullanımına veya bağımlılık yapıcı davranışlara yönelebilmektedir. BDT, bireyin bu tür zorlayıcı duygularla başa çıkabilmesi için daha sağlıklı stratejiler geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Örneğin, bireyin stres yönetimi becerilerini artırmak için gevşeme teknikleri öğretilmekte, dürtü kontrolünü sağlamak amacıyla bilişsel yeniden yapılandırma çalışmaları yürütülmekte ve problem çözme becerileri geliştirilmektedir.

Bağımlılık Tedavisinde Sosyal Destek Mekanizmalarının Rolü

Psikososyal destek yaklaşımlarının etkinliğini artırmak için bireyin yalnızca bireysel terapilerden değil aynı zamanda toplumsal destek mekanizmalarından da faydalanması önem arz etmektedir. Destek grupları; bağımlı bireylerin birbirleriyle deneyim paylaşımında bulunmalarına, sosyal bağlarını güçlendirmelerine ve toplum içinde kabul görmelerine yardımcı olmaktadır. Özellikle Anonim Alkolikler(AA) ve Anonim Narkotikler(NA) gibi destek grupları bireylere bağımlılık sürecinde yalnız olmadıklarını hissettirmekte ve iyileşme sürecini sürdürülebilir kılmaktadır.

Bunun yanı sıra, ailelerin bilinçlendirilmesi ve bağımlı bireyleri destekleyici bir tutum sergilemeleri tedavi sürecinin başarısını artıran önemli faktörler arasındadır. Sosyal hizmet uzmanları ise aile içi iletişimi güçlendirmeye yönelik danışmanlık hizmetleri sunarak bağımlı bireyin rehabilitasyon sürecine adaptasyonunu kolaylaştırmaktadır.

Sonuç olarak; bağımlılık, bireyin yalnızca fiziksel sağlığını değil aynı zamanda psikolojik ve sosyal iyilik halini de etkileyen bir olgudur. Ancak bağımlılıkla mücadelede en büyük engellerden biri stigmadır. Toplumun ve profesyonellerin bağımlılığı bir hastalık olarak kabul etmesi, bireylere karşı empatik ve destekleyici bir tutum sergilemesi iyileşme sürecini hızlandıracaktır. Psiko-sosyal destek süreçlerinde güçlendirme yaklaşımı, kişi merkezli terapi, motivasyonel görüşme ve bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemlerin kullanılması, bireylerin bağımlılıkla mücadele süreçlerini daha etkili hale getirecektir. Ayrıca toplumsal farkındalık çalışmalarıyla stigma ile mücadele edilmesi bağımlı bireylerin topluma yeniden kazandırılmasında kritik bir rol oynamaktadır.

Selin Koçak

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü

4. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
1 Comments
  1. hanne kılavuz

    ellerine sağlıkk, çok güzel olmuş 🤍

Yorum Yap