fbpx

Cam Tavanı Kırmak: İş Dünyasında Cinsiyet Ayrımcılığı

Cam Tavanı Kırmak: İş Dünyasında Cinsiyet Ayrımcılığı

Cinsiyet ayrımcılığı, bireylerin yalnızca cinsiyetleri veya cinsiyet kimlikleri nedeniyle iş yerinde eşit fırsatlara sahip olmamasını ifade eder. Kadınlar, LGBT+ bireyler ve bazı dezavantajlı gruplar; işe alım, terfi, ücret, çalışma koşulları ve liderlik fırsatları açısından sistematik engellerle karşılaşmaktadır. 

İş yerindeki cinsiyet ayrımcılığı, farklı biçimlerde ortaya çıkabilir ve bireylerin kariyerlerini ciddi şekilde etkileyebilir. Bunlardan ilki, ücret eşitsizliğidir. Kadınlar ve erkekler aynı işi yapmalarına rağmen, küresel verilere göre kadınlar erkeklerden ortalama %20 daha az kazanmaktadır. Bunun temel nedenleri arasında kadınların daha az değer verilen iş kollarına yönlendirilmesi, erkeklerin daha fazla liderlik ve yönetim pozisyonunda yer alması, kadınların ailevi sorumlulukları nedeniyle daha düşük maaşlı ve esnek saatli işlere yönelmek zorunda kalması ve maaş pazarlığında erkeklere kıyasla daha dezavantajlı olması yer almaktadır. Ücret eşitsizliğini önlemeye yönelik yasalar bulunsa da uygulamada hâlâ büyük eksiklikler söz konusudur.

Bir diğer ayrımcılık biçimi, cam tavan sendromudur. Bu kavram, kadınların ve LGBT+ bireylerin belirli bir noktaya kadar yükselebilmesine rağmen üst yönetim kademelerine ulaşamamasını ifade eder. İş dünyasında süregelen bilinçli veya bilinçsiz ön yargılar nedeniyle, kadınlar liderlik rollerine uygun görülmemekte, erkekler iş dünyasında daha güçlü bir network avantajına sahip olmakta ve kadınlar doğum izni gibi nedenlerle uzun vadeli kariyer planlamalarında engellerle karşılaşmaktadır. Büyük şirketlerde yönetim kurulları ve CEO pozisyonları incelendiğinde, kadınların oranının erkeklere kıyasla oldukça düşük olduğu açıkça görülmektedir.

Ayrımcılığın bir diğer boyutu, işe alım ve terfi süreçlerinde yaşanmaktadır. İşverenler, kadınların çocuk sahibi olma ihtimali, ailevi sorumlulukları ve “daha az rekabetçi” olduğu yönündeki yanlış algılar nedeniyle erkek adayları tercih edebilmektedir. Benzer şekilde, terfi süreçlerinde de kadınlar dezavantajlı konumda kalmakta, erkek çalışanlar mentorluk ve destek programlarından daha fazla faydalanırken kadınlar daha az fırsata sahip olmaktadır. Ayrıca, kadınların yönetim becerileri erkekler kadar öne çıkarılmamakta ve LGBT+ bireyler cinsiyet kimlikleri nedeniyle dışlanarak daha az fırsat yakalamaktadır.

İş ve aile dengesi üzerindeki baskılar da cinsiyet ayrımcılığının önemli bir boyutudur. Kadınlar, ev işleri ve çocuk bakımı gibi rollerle özdeşleştirildiği için kariyerlerinde birçok zorlukla karşılaşmaktadır. Pek çok iş yeri, kadınların tam zamanlı çalışamayacağını varsayarak onları daha düşük ücretli veya yarı zamanlı işlere yönlendirmektedir. Bu noktada, doğum izni ve esnek çalışma saatleri gibi düzenlemeler iş yerinde cinsiyet eşitliğini sağlama açısından kritik öneme sahiptir. Ancak birçok şirket, bu tür destekleri sağlamaktan kaçınmaktadır.

Son olarak, cinsel taciz ve mobbing, iş yerindeki ayrımcılığın en ciddi ve yıkıcı boyutlarından biridir. Kadınlar ve LGBT+ bireyler, iş yerlerinde daha fazla taciz ve psikolojik baskıya maruz kalmaktadır. Cinsel taciz, kadınların iş yerinde güvensiz hissetmesine neden olmakta ve birçok kadının kariyerlerini bırakmasına yol açmaktadır. Taciz vakaları çoğu zaman rapor edilmemekte, çünkü mağdurlar işlerini kaybetme korkusu yaşamaktadır. Dahası, birçok iş yeri taciz iddialarını yeterince ciddiye almamakta ve mağdurların korunması konusunda yetersiz kalmaktadır. LGBT+ bireyler ise cinsiyet kimlikleri nedeniyle dışlanarak psikolojik baskıya maruz kalabilmektedir. Bu tür durumların önüne geçebilmek için iş yerlerinde kapsamlı taciz karşıtı politikaların oluşturulması ve güvenli bildirim mekanizmalarının etkin şekilde uygulanması gerekmektedir.

İş yerinde cinsiyet ayrımcılığının kökenleri, bireysel önyargılardan kurumsal ve toplumsal yapısal faktörlere kadar uzanmaktadır. Sosyal hizmet perspektifinden bakıldığında, bu ayrımcılığın temel nedenlerinden biri toplumsal cinsiyet normları ve rollerin kadınları daha çok bakım, ev işleri ve destekleyici pozisyonlarla ilişkilendirerek iş dünyasında geri planda bırakmasıdır. Kurumsal politikaların yetersizliği, iş yerlerinde eşitliği sağlamak için gerekli düzenlemelerin eksik olması veya kâğıt üzerinde kalması da bu sorunu derinleştirmektedir. Ayrıca, yasal düzenlemelerin eksikliği veya mevcut yasaların etkisiz uygulanması, ayrımcılığı önlemekte yetersiz kalmaktadır. İşverenler ve yöneticiler, bilinçaltındaki önyargılar nedeniyle kadınların liderlik veya teknik yetkinlik gerektiren pozisyonlara uygun olmadığını düşünebilir ve bu da işe alım ve terfi süreçlerinde ayrımcılığa yol açabilir. Bunlara ek olarak, iş yerinde hâkim olan toksik erkek egemen kültür kadınların ve LGBT+ bireylerin dışlanmasına, marjinalleşmesine ve daha az fırsat elde etmesine neden olmaktadır. Bu yapısal faktörler bir araya geldiğinde, iş hayatında cinsiyet ayrımcılığının devam etmesine ve toplumsal eşitsizliğin derinleşmesine yol açmaktadır. 

Cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmak için bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeyde çeşitli önlemler alınmalıdır. Öncelikle, yasal düzenlemeler güçlendirilerek eşit ücret yasalarının daha sıkı denetlenmesi, taciz ve mobbing olayları için şeffaf soruşturma mekanizmalarının oluşturulması ve işe alım süreçlerinde cinsiyet temelli ayrımcılığı önleyen yasaların etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır. Bunun yanı sıra, kurumsal politikalar geliştirilerek iş yerlerinde cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık eğitimleri düzenlenmeli, kadın liderliğini destekleyen programlar uygulanmalı ve çalışanlara esnek çalışma saatleri sağlanarak iş-aile dengesine katkıda bulunulmalıdır. Sosyal hizmet ve danışmanlık destekleri de ayrımcılıkla mücadelede kritik bir rol oynamaktadır. Bu kapsamda, cinsiyet ayrımcılığına maruz kalan çalışanlara psikososyal destek verilmesi, iş yerlerinde destek hatları ile güvenli şikâyet mekanizmalarının oluşturulması ve kadınlarla LGBT+ bireylerin iş hayatında karşılaştıkları sorunları ele alan danışmanlık hizmetlerinin sunulması gerekmektedir. Tüm bu önlemler, iş dünyasında daha eşitlikçi ve kapsayıcı bir ortam yaratmak için ciddi öneme sahiptir. Cinsiyet ayrımcılığı, iş dünyasında köklü bir sorun olarak varlığını sürdürse de sosyal hizmet disiplininin sunduğu çözüm yolları bu sorunun aşılmasına yardımcı olabilir. Daha adil, eşit ve kapsayıcı bir çalışma ortamı yaratmak yalnızca kadınlar ve LGBT+ bireyler için değil, tüm çalışanlar için daha sağlıklı ve verimli bir iş ortamı sağlayacaktır.

Kaynakça 

  1. Aydın, D. (2020). İş hayatında cam tavan sendromu ve kadın yöneticiler üzerindeki etkileri. İş ve İnsan Dergisi, 7(2), 45-62.
  2. Çelik, K., & Bilgin, N. (2018). Cam tavan sendromu: Kadın yöneticilerin kariyer engelleri. Toplum ve Bilim, 144, 23-45.
  3. Ertürk, Y. (2019). Toplumsal cinsiyet eşitliği ve iş hayatında kadınların yeri. Kadın Çalışmaları Dergisi, 2(1), 15-30.
  4. Karaca, E. (2021). Türkiye’de kadın istihdamı ve cam tavan sendromu: Mevcut durum ve çözüm önerileri. Çalışma ve Toplum Dergisi, 29(3), 78-102.
  5. Yıldız, Z. (2017). İş yerinde kadınlar ve ayrımcılık: Cinsiyetçi yaklaşımlar ve mücadele yolları. İstanbul: Notabene Yayınları.

 

Selin Koçak

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü

4. Sınıf Temsilcisi


Kadın hakları, eşitlik ve sosyal hizmet alanında fark yaratmak isteyen herkes için ilham verici bir etkinlik geliyor! Etkin Kampüs’ün düzenlediği “Kadın ve Sosyal Hizmet” etkinliği, kadınların toplumsal yaşamdaki yeri, sosyal hizmetlerin önemi ve gelecekte atılabilecek adımlar üzerine derinlemesine bir bakış sunuyor.

🎯 Bu Etkinlikte Neler Var? Alanında uzman konuşmacılar, Sosyal hizmetlerde kadınların rolü, Kariyerine yön verecek bilgiler, Soru-cevap ve interaktif oturumlar

💡 Sen de bu değişimin bir parçası olmak istiyorsan hemen kaydol!

Kadınların toplumdaki gücünü ve sosyal hizmetlerin etkisini keşfetmeye hazır mısın? Şimdi yerini ayırt, birlikte daha güçlü olalım!

Bu Yazıyı Paylaş
Yorum Yap