fbpx

Sağlıkta Etik

Sağlıkta Etik

Sağlık, insan yaşamının merkezinde yer alan, hem bireysel hem toplumsal açıdan büyük önem taşıyan bir alandır. Ancak sağlık hizmetlerinin sunumu, yalnızca teknik bilgi ve beceriyle sınırlı değildir; aynı zamanda derin bir etik anlayışı gerektirir. Hekimden hemşireye, hastane yöneticisinden sağlık politikası yapıcılarına kadar tüm paydaşların, insan onuruna saygılı, adil, şeffaf ve sorumluluk sahibi bir yaklaşımla hareket etmesi beklenir. İşte bu noktada sağlıkta etik, tıbbi uygulamaların vicdani ve insani boyutunu oluşturarak, modern tıbbın vazgeçilmez bir parçası haline gelir.

Sağlıkta etik; sağlık çalışanlarının mesleki kararlarını verirken ve uygulamalarını gerçekleştirirken, yalnızca bilimsel doğrulara değil, aynı zamanda insan haklarına, adalete ve vicdana da dayandırmalarını sağlayan temel bir değerdir. Bu değerler bütünü, sağlık hizmetlerinin yalnızca teknik değil aynı zamanda insani bir boyutu olduğunu bizlere hatırlatır. Etik ilkeler, sağlık çalışanlarının rehberidir; onları karmaşık ve hassas durumlarda doğru yolu bulmaları konusunda yönlendirir.

Bu ilkeler arasında en çok önem verilenler; yararlılık, zarar vermeme, adalet ve bireyin özerkliğine saygıdır. Yararlılık, hastaya en fazla faydayı sağlayacak yaklaşımı benimsemek anlamına gelirken; zarar vermeme ilkesi, herhangi bir tıbbi müdahalenin hastaya zarar verebilecek boyuta ulaşmaması için titizlikle düşünülmesini gerektirir. Adalet ilkesi, sağlık hizmetlerinin eşit, ayrım gözetmeden sunulmasını ifade eder. Bireyin özerkliği ise, hastanın kendi sağlığıyla ilgili kararları alma hakkına saygı duyulmasını kapsar. Bir hekimin, hastasına en uygun tedaviyi önerirken onun düşüncelerini dikkate alması, kişisel kararlarına müdahale etmeden yönlendirmede bulunması ve hizmeti hakkaniyetli şekilde sunması, bu etik ilkelerin yaşama geçirilmiş hâlidir.

Ancak tıp dünyasında her zaman net, keskin çizgiler olmayabilir. Bazı durumlar vardır ki, etik değerlerle bilimsel gerçeklik arasında ince bir çizgide karar verilmesi gerekir. Örneğin; bilinci yerinde olmayan bir hastaya müdahale etmek acil ve hayati bir ihtiyaç olabilir, ancak hastanın daha önceden belirttiği istekleri bu müdahaleyi sorgulatabilir. Benzer şekilde, yoğun bakım ünitesinde yalnızca bir solunum cihazı kaldığında, aynı anda ihtiyaç duyan iki hastadan hangisinin öncelikli olduğuna karar vermek, hem tıbbi hem de etik açıdan son derece zorlu bir durumdur. Ya da kimi zaman, hastanelerin ekonomik baskı altında olması, bazı hastalara gereksiz testler uygulanmasına yol açabilir. Bu tür uygulamalar, sağlık çalışanlarının etik sınavdan geçtiği anlardır.

Öte yandan, tıpta etik sorunlar yalnızca hasta-hekim ilişkisiyle sınırlı kalmaz. Günümüzde gelişen teknoloji, beraberinde birçok yeni etik tartışmayı da getirmiştir. Elektronik sağlık kayıtlarının artmasıyla birlikte hasta mahremiyeti her zamankinden daha fazla tehdit altındadır. Aynı şekilde, yapay zekâ destekli tanı sistemleri ve robotik cerrahi uygulamaları, hekimlerin karar alma süreçlerinde insan faktörünün giderek azalmasına neden olmakta, bu da yeni etik sorgulamalara yol açmaktadır. Yapay zekâ hastayı tanır mı? Empati kurabilir mi? Yanıtlanması zor ama kaçınılmaz sorular bunlar.

Tüm bu gelişmeler göstermektedir ki; etik, yalnızca geçmişin bir değeri değil, bugünün ve geleceğin de en temel yapı taşlarından biridir. Sağlık alanında çalışan herkesin yalnızca bilimsel bilgiyle değil, güçlü bir etik donanımla yetişmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü tıp, insan hayatına dokunan bir alandır ve bu dokunuşun özünde daima vicdan, saygı ve adalet olmalıdır.

Serenay Çetin

Hacettepe Üniversitesi Sağlık Yönetimi Bölümü

3. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
1 Comments
  1. hanne kılavuz

    ellerine sağlık Serenayy 🤍

Yorum Yap