Starbucks’ı Dünya Markası Yapan Howard Schultz’un Yoktan Var Ettiği Başarı Hikayesi!
“Biz insanlara servis yaptığımız kahve işinde değil, kahve servisi yaptığımız insan işindeyiz.” Howard Schultz
Howard Schultz, fakir bir ailenin büyük çocuğudur… Öyle ki okul masraflarını karşılayabilmek için kanını sattığı da doğrudur. Çalıştığı firmaya, küçük bir firmadan yüksek miktarda filtre kahve gereçleri siparişi gelmesi Schultz’un dikkatini çeker ve Starbucks’la tanışma hikayesi burada başlar. O zamanlar İsveç dizaynı mutfak gereçlerinden sorumlu genel müdür olarak çalışan başarılı Schultz, bu merakı yüzünden üşenmeden kalkıp New York’tan Seattle’a gider. Siparişi veren firmayla tanışır. Bu firma ise tabii ki Starbucks’tır. Starbucks’ın ortaklarıyla tanışan ve hikayelerinden büyülenen Schultz, bu ekibe dahil olmak için bir yıldan daha fazla bir süre ortakları ikna etmeye çalışır…
II Giornale İsimli Kahve Dükkanının Açılması ve Starbucks’ın Satılması
Schultz’ın hızlı büyüme fikirlerine ortaklar “Biz restoran işletmiyoruz, kahve tohumu satıyoruz” diyerek karşı çıkarlar ancak Schultz vazgeçmez! 1986 yılında ise bir kısmını Starbucks’ın karşıladığı sermayeyle bir İtalyan espresso kahve dükkanı olan Il Giornale’yi açar. Bir süre sonra, Starbucks’ın ortaklarının şirketi satmaya karar verdiklerini duyan Schultz hiç düşünmeden markayı satın alır. Starbucks’ın uluslararası alanda bir zincire dönüşmesi, Schultz’ın markayı satın almasından sonra gerçekleşecektir…
Starbucks, kısa zamanda, markanın özüne sadık kalarak yapılan çeşitli değişikliklerle hızla büyür. Kısa zamanda yaşadığı hızlı büyümenin kaynağını reklama değil müşteri memnuniyetine bağlayan Starbucks, bu memnuniyeti ise “şirket ortakları” olarak adlandırdığı çalışanlarına bağlıyor. Schultz, çalışanların müşteri ile olan bağlantısını şu sözleriyle dile getiriyor:
“Çok iyi bir ürününüz olabilir, pazarlamanın tüm gerekliliklerini yerine getiriyor olabilirsiniz; ancak müşterilerinizle en önemli temas noktanıza yani çalışanlarınıza gereken önemi vermezseniz, uzun vadede başarı sağlamanız mümkün gözükmüyor.” Howard Schultz
Türlü projelerle hayatın her alanına yayılmayı başaran Starbucks’ı bugün, müşterileri ayda ortalama 16 kez ziyaret ediyor.
“Biz bir marka yaratmak için çaba harcamadık. Hedefimiz, kaliteli ürünleri ve tutkulu çalışanlarıyla tek bir amaç için ayakta duran iyi bir şirket yaratmaktı.” Howard Schultz
Starbucks İsmi ve Logosu Nereden Geliyor?
Starbucks ismi, Herman Melville’in Moby Dick adlı romanındaki gemi tayfasındaki birinin adına ithafen ortaya çıkmıştır. Daha da ilginci; kitaptaklı filikalardan birinin adı olan “Pequod” da marka ismi olarak bir süre kullanılmıştır.
Dam üstünde kahve çeker, dam üstünde kahve çeker, tombuş tombuş me – me – ler! Bu deniz teması ile devam etmek adına logolarına, açık denizleri çağrıştıran kışkırtıcı bir deniz kızı koymuşlar. Mitolojide de kendine yer edinen sirenlerden bir tanesi olan Starbucks logosu, çok zaman geçmeden kapanmış, mahalle baskısına dayanamamış yanii. Deniz kızının çıplaklığı azaltılarak logo revize edilmiş.
Starbucks Neden Bu Kadar Tercih Ediliyor?
“Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaç. Sen bile tutamaçsın, yıldızlar tutamaç!”
Öncelikle kahvenin 15 lira olduğu yalanını bırakalım arkadaşlar!
Elbette 15 liraya da kahve içebilirsiniz ama bu sizin tercihiniz olur. Filtre kahve 8,50 lira. Ayrıca, 8,50 liraya aldığınız kahve karşılığında hiçbir garson sizi gözleriyle bunaltmaz. “Abla çay veriyim mi?” diye darlayan bir garson göremezsiniz. Bunun komünizmle de yakından uzaktan bir alakası yok. En az komünistler starbucks’a gitmez kadar saçma bir geyiktir.
Starbucks’tan alacağınız her şey için bir kalite standartı vardır!
Paslı bir kettle’dan, iç yüzeyi görünmeyecek kadar pas ya da kireçle kaplanmış bir kettle’da, şebeke suyuyla yapılmış granül kahveye bundan daha az para vermezsiniz. Sıradan bir kafede; İnternet yok ya da şifresini almak, bir çağ açıp çağ kapatacak kadar uzun sürer. Kahvesi marketten alabileceğiniz en ucuz granül kahve tadındadır. Garson sürekli “Ne zaman kalkacaksın?” bakışları atar…
Rahatsız edilmezsiniz.
Kimsenin rahatsız bakışlarına maruz kalmadan saatlerce tüneyebilirsiniz pardon çalışabilirsiniz; bilgisayarınızı, telefonunuzu şarj edebilir ve en hızlı şekilde internete bağlanabilirsiniz. Ve kimse size “Sen hayırdır?” demez. İnternet var, priz var, kimse rahatsız etmiyor, ortam güzel… Eee daha ne olsun? Hatta yağmura yakalandıysanız ve o esnada gidebileceğiniz hiçbir yer yoksa rahatlıkla Starbucks’a girebilirsiniz; kimse size herhangi bir şey sormaz.
Starbucks kahvesi ile Royal Family üyesi olmazsınız!
Diğer mekanlarla karşılaştırıldığında çok ucuza temiz ve iyi hizmet aldığınız Starbucks’ta kahve içerek Royal Family üyesi olmazsınız. Türkiye‘de statü simgesi olarak gösterildiği ve herhangi bir şubesine gidenlerin “piyasa” yapmakla eleştirildiği bir gerçek en nihayetinde kimse Starbucks’a gidip bir anda asilzade olmuyor maalesef…
Her şey sizin tercihinize kalmıştır!
Kahvenizi dilerseniz “zift” gibi, dilerseniz yumuşak içebilirsiniz ve bu tamamen sizin tercihinize bağlıdır. Kimsenin ölçüsüzce koyduğu, ne olduğunu bilmediğiniz kahvelere ve süt tozlarına muhtaç olmazsınız. Ama aynı paraya nargile kafeye gidip duman üflemeli story de atabilirsiniz: Sonuçta herkesin hayatına kimse karışamaz.
“Prensesler gibiydim baba evinde”ki baba evi şüphesiz Starbucks!
Bir fincan kahve karşılığında hem garsonların hem de işletme sahiplerinin kaba tavırlarını çekmezsiniz; pamuk gibi karşılanırsınız. Kahveyi beğenmediğinizde yenisiyle ücretsiz değiştirebilirsiniz. Başka bir kafede muhtemelen kahveyi beğenmediğiniz için ürkütücü bakışlara maruz kalabilirsiniz. Ayrıca aradığınız hiyeni de burada bulmak mümkün. Tuvaletleri ve lavaboları temizdir; girdiğinizde hastalık kapmak korkusuyla karşılaşmazsınız.
Özetle kimse Starbucks’ı tercih ettiği için kapitalist ya da asilzade olmuyor; rahatlık her şeyin önünde geliyor. Bence artık neden 408 tane olduğunu değil de, neden herkesin içemediğini konuşalım isterseniz… Sen hala cehennem buz tutana kadar Starbucks! diyenlerden değil misin? Olsun herkesin kendi tercihi demiştik zaten 🙂
Starbucks Hakkında Bunları Biliyor Muydunuz?
- Grande kahve içtiğinizde alacağınız kafein oranı bir kutu Redbull’dan 4 kat daha fazladır. Venti ise 5 kat. Kafein krizim tuttu canım derseniz eğer 1 lira daha fazla verip titreme de ister misiniz?
- Trenta – 916 mililitrelik kahve! Ee yuh ama… İnsan midesinin totalde alabileceği sıvı 900 ml arkadaşlar. Averaj bir insandan bahsediyoruz tabii ki ancak Starbucks müdavimleri saatlerce bilgisayar başında oturup kahve içtikleri için 2-3 kez tuvalete gitmekle kahveyi bitirebiliyorlar diye düşünüyoruz.
- Deneyebileceğiniz 80.000’den fazla seçeneğiniz vardır. Tabii Türkiye şartlarında pek mümkün olmasada aklınızda olsun işte. Canım biraz soya sütü, yok şey şey madem sütü lütfen üç espirissolu olsun derken 87.000 çeşidi yav sen ne yaptın? Sen bu milyar milyon bin kombinasyonu ne yaptın? Sen bu kombinasyonu, kim? Seni kim koruyor? Dememiz o ki; ömrünüzün sonuna kadar Starbucks’ta seçenekszi kalmazsınız.
- Çalışanlarını üniversitede okutuyor! Durun ama sevinmeyin hemen ehehe Türkiye’deki Starbucks’larda böyle bir skill yok. Ama Amerika’da Starbucks’ta çalışanlar dilerlerse Arizona Üniversitesi’nde online eğitim alabiliyorlarmış ve ücretin yarısını da Starbucks karşılıyormuş. Adeta bir vakıf, adeta bir hayır kurumu.
- Günlük olarak toplamda 2.3 milyon kağıt bardak kullanılıyor.
- Starbucks’ın en pahalı kahvesi 94 Dolardır, yani 768 Lira! Neee? Business Insider’ın muhabirlerinden Jacob Shamsian 7 litrelik bir pumpkin spice latte hazırlatmış. İçinde 101 shot kahve varmış. O kadar çok kahve olunca fiyat da tabii çılgıncasına artmış. Ama allaseniz kim içti o 7 litreyi, nolur söyleyin. Bu ne şekil yaaa.
Kaynak: https://www.yeniisfikirleri.net/
kapitalizmin kölesi olmuşuz yine. tüh.