fbpx

Sinemada Sosyoloji: La La Land Filmi Üzerinden Toplumsal Çözümleme

Sinemada Sosyoloji: La La Land Filmi Üzerinden Toplumsal Çözümleme

Sinema ve Toplum İlişkisi

Sinema, yalnızca bir eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumsal gerçeklikleri yansıtan ve eleştiren bir sanat biçimidir. Filmler, bireylerin sosyal yapı içindeki konumunu, sınıfsal eşitsizlikleri, toplumsal değişimleri ve normları görünür kılarak sosyolojik analiz için önemli bir zemin sunar.

Sosyologlar, sinemayı toplumsal dinamikleri anlamada bir ayna olarak görür. Örneğin, Parasite sınıf mücadelesini, Joker toplumun dışladığı bireylerin nasıl radikalleştiğini, Black Swan ise bireysel hırsın, sanat dünyasındaki rekabetin ve toplumsal beklentilerin birey üzerinde yarattığı psikolojik baskının nasıl yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini işler. Frankfurt Okulu’ndan Adorno ve Horkheimer, sinemanın ideolojik bir araç olarak bireyleri yönlendirdiğini ve kültür endüstrisinin eleştirel düşünceyi bastırarak toplumu mevcut yapıya uyumlu hale getirdiğini savunur. Öte yandan, Bourdieu, filmlerin kültürel sermaye üretimi yoluyla toplumsal sınıf farklarını nasıl pekiştirdiğini inceler.

Bu bakış açısıyla, sinema sadece hikâyeler anlatmaz; aynı zamanda izleyicilere belirli değerler sunar ya da onları bu değerler üzerine düşünmeye sevk eder. Damien Chazelle’in 2016 yapımı filmi La La Land, Los Angeles’ta sanat dünyasında başarıya ulaşmaya çalışan Mia ve Sebastian’ın hikâyesini anlatırken, modern toplumda bireysel hedeflerin, aşkın, sınıfsal mücadelelerin ve kültürel sermayenin nasıl şekillendiğini bizlere gösterir.

Geleneksel Hollywood müzikallerine göndermeler yapan La La Land, ilk bakışta romantik bir hikâye gibi görünse de, aslında modern kent yaşamında bireylerin karşılaştığı zorlukları, sanatın ticarileşmesini ve kariyerin romantik ilişkiler üzerindeki etkilerini ele alan derin bir sosyolojik anlatı sunar.

Mia ve Sebastian’ın Bireysel Hedefleri ve Kariyer Mücadelesi

Mia, oyuncu olma hayaliyle seçmelere katılır ancak Hollywood’un rekabetçi yapısı nedeniyle sürekli reddedilir. Bu süreç, sadece bireysel yetenek ve çabayla değil, aynı zamanda sosyal bağlantılar ve ekonomik avantajlarla da ilişkilidir. Mia, yeterli kültürel ve ekonomik sermayeye sahip olmadan bu alanda var olmanın ne kadar zor olduğunu deneyimler. Sonunda, kendi yazdığı tek kişilik oyunu sahneleyerek sanat dünyasında bir yer edinir.

Sebastian ise caz müziğini yaşatmak isteyen bir müzisyendir. Sebastian’ın caz müziğini yaşatma çabası, sanatın ticarileşme süreciyle çatışmasını simgeler.Ekonomik baskılar, onun hayallerini sınırlandırır ve geçimini sağlamak için popüler bir grupta çalmak zorunda kalır. Bu, sanatın kapitalist sistemde nasıl metalaştırıldığını gösteren bir örnektir.

Her iki karakter de hayallerini gerçekleştirmenin, toplumun dayattığı ekonomik ve sosyal beklentiler nedeniyle zorlaştığını deneyimler.

Durkheim, bireylerin toplum içindeki rollerini uzmanlaşma yoluyla şekillendirdiğini, ancak bu sürecin bazen bireyi yabancılaştırabileceğini belirtir. Mia ve Sebastian’ın hikâyesi, bireyin toplum içindeki rolünü nasıl müzakere ettiğini anlamak açısından önemli bir örnektir.  

Filmde Kültürel Miras ve Popüler Kültür Arasındaki Gerilim

Filmde sanatın geleneksel ve popüler biçimleri arasındaki gerilim de önemli bir tema olarak işlenir. Mia, klasik Hollywood oyuncularına hayranlık duyan ve sinemanın geleneksel ruhunu yaşatmak isteyen bir karakterdir. Ancak, günümüz sinema sektörünün daha çok ticarileşmiş ve büyük bütçeli projelere yöneldiğini görürüz.

Benzer şekilde, Sebastian da caz müziğini otantik hâliyle koruma çabası içindedir. Ancak piyasanın talebi, cazın daha popüler ve elektronik öğelerle harmanlanmış bir versiyonunu istemektedir. Bu noktada film, sanatsal mirasın korunması ile popüler kültürün gereklilikleri arasındaki çatışmayı vurgular. Bu durum, kültürel mirasın zamanla nasıl değiştiğini ve piyasanın sanatı nasıl yönlendirdiğini göstermesi açısından önemlidir.

Müzikal Rüyadan Gerçekliğe Dönüş

La La Land’in en güçlü yanlarından biri, hayal ve gerçek arasındaki geçişleri ustalıkla işlemesidir. Filmin ilk yarısında Mia ve Sebastian’ın aşkı, renkli sahneler ve romantik melodiler eşliğinde büyülü bir atmosferde anlatılırken, ikinci yarıda hayatın sert gerçekleri devreye girer.

Filmin en etkileyici anlarından biri final sahnesidir. La La Land, “Ya her şey farklı olsaydı?” sorusunu sorarak izleyiciye alternatif bir gerçeklik sunar. Bu sahnede Mia ve Sebastian, hiç ayrılmamış gibi mutlu bir hayat sürer. Birlikte hayallerini gerçekleştirir, aşklarını korur ve klasik müzikallerde görmeye alışık olduğumuz mutlu sona ulaşırlar. Ancak tüm bunlar yalnızca bir hayaldir.

Gerçekte ise Mia ünlü bir oyuncu olmuş, Sebastian ise kendi caz kulübünü açmıştır. Yıllar sonra tesadüfen karşılaştıklarında ikisi de artık farklı hayatlar yaşamaktadır. Birbirlerine duydukları sevgiye rağmen, toplumsal ve ekonomik koşullar onların bir arada olmasını imkânsız kılmıştır. 

Sonuç: Sinema ve Toplumsal Gerçeklik

La La Land, yalnızca romantik bir müzikal değil, aynı zamanda toplumsal dinamikleri ele alan güçlü bir sosyolojik anlatıdır. Film, bireysel hayaller ile toplumsal gerçeklik arasındaki çatışmayı, sınıf farklarını, sanat ve kapitalizm arasındaki ilişkiyi, modern başarı algısını ve romantik ilişkilerdeki toplumsal baskıları etkileyici bir şekilde işler.

Film izleyiciyi şu sorular üzerine düşünmeye davet eder:

  • Hayallerimize ulaşmak için hangi fedakârlıkları göze alırız?
  • Başarı bireysel çabayla mı kazanılır, yoksa toplumsal koşullar belirleyici midir?
  • Kariyer ve özel hayat arasında denge kurmak mümkün mü, yoksa bir seçim yapmak zorunda mıyız?

Bu sorular, yalnızca filmin anlatısını değil, günümüz toplumunun temel meselelerini de sorgulatır. La La Land, modern bireyin yalnızlığını ve başarı mitinin gerçekte ne kadar yanıltıcı olabileceğini gösteren güçlü bir toplumsal eleştiridir.

Kaynakça 

Chazelle, D. (Yönetmen). (2016). La La Land [Film]. Summit Entertainment.

Öksüz, İ. (2022). Kültür endüstrisi bağlamında sinema ve toplum ilişkisi (Yüksek lisans tezi). İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

 

Sıla Güven

Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü

1. Sınıf Temsilcisi

Bu Yazıyı Paylaş
2 Comments
  1. İlker

    Harika bir çözümleme Tebrikler

  2. Muhammet

    Tebrik ederim

Yorum Yap