Biliyoruz ki yeni bir ilacın keşfinden piyasaya sürülmesine kadar uzun bir yol vardır. Etken maddenin bulunmasının ardından preklinik ve klinik araştırmaları, daha sonrasında ruhsatlandırma işlemleri birbirini takip eder. Günümüzde sıkı bir denetim altında işleyen bu süreç ne yazık ki 1950’li yıllarda yeterli farkındalığın olmamasından kaynaklı akıllarda kazılacak Talidomit faciasına sebep olmuştur.
Peki nedir bu Talidomit?
1952 yılında Basel Kimya Endüstrisi (CIBA) tarafından keşfedilen azot, hidrojen, oksijen ve karbondan oluşan etkin maddedir.
Bundan 4 yıl sonra eski bir sabun fabrikası olup daha sonra antibiyotik üretimi ile ünlenen Alman Chemie Grünenthal firması talidomiti Contergan adı ile piyasaya sürdü. Contergan; hipnotik yani sakinleştirici, uyku getirici ve antiemetik yani mide bulantısı ve kusmayı önleyici amaçla kullanıma sunulan bir ilaçtı. Kısa süre içinde özellikle hamilelikte mide bulantısı ve kusmanın tedavisi için popüler hale geldi.
1950’li yılların sonunda sakat doğan bebeklerin sayısı ciddi bir şekilde arttı. Bu çocukların kimi uzuv eksikliğiyle kimi de hayati organlarında oluşan bir hasarlarla dünya gelmişti. Birçoğu ise doğumdan günler sonra ölüyordu.Yapılan araştırmalar sonucunda edinilen ortak bilgi, hamilelikte annelerinin Contergan kullanmış olmalarıydı. Tabi ki o zamanlar talidomitin gebeliğin belli günlerinde alınması halinde spesifik sorunlar yarattığı bilinmiyordu. Mesela gebeliğin 20. gününde ilacı alan kadınların çocuklarında beyin hasarı, 21. günde alınırsa göz hasarı, 22. günde kulak ve yüz hasarı oluşuyordu.
İlaç hakkındaki şikayetler artıyordu. Firma başlarda bunları göz ardı ediyor ve ilacı piyasadan geri çekmek istemiyordu. Nihayetinde 1961 yılında artan baskılarla birlikte ilacı piyasadan çekti. Ama ilaç özellikle Avrupa, Asya ve Japonya’da yayılmıştı ve birden bire bunu ortadan kaldırmak imkansızdı. Bu süreçte yaklaşık 2.000 çocuk bu ilaç nedeniyle öldü, 10-15bin kadar çocuk ciddi sağlık problemleri yaşamak zorunda kaldı.
Talidomit faciası, dünya çapında yaklaşık 50 ülkeyi etkilemiş olsa da, Dünya’nın birçok bölgesinde hiçbir vaka rapor edilmemiştir. Bu durum, ilacın bu ülkelere hiç ulaşmamış olabileceği veya ulaşsa bile yeterli düzeyde kullanılmamış olabileceği gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Bazı ülkeler sıkı denetimler ve çeşitli testler sayesinde bu ilacın yan etkilerinden oluşacak faciadan kurtuldu. ABD ve Türkiye bunun oldukça çarpıcı örnekleridir.
Grünenthal firması pek çok kez ilacı Amerika’ya satmaya çalışmıştı. Amerika bu faciayı Gıda ve İlaç Dairesi çalışanı Dr. Frances Kelsey sayesinde yaşamadı. Dr. Frances Kelsey’in hamilelik esnasında talidomit kullanımının güvenliliği konusunda şüpheleri vardı. Kelsey akran denetimine önem verirdi. Bu denetimde, çeşitli araştırmacılar kendi deney sonuçlarını yayınlarlar ve birbirlerinin sonuçlarını analiz ederler. Talidomit de bağımsız laboratuvarlar tarafından akran denetimlerinden geçti. Araştırmalar tutarlı sonuç vermedi. Kelsey’in de içinde bulunduğu komite bu ilacın ülkeye girmesine itiraz ettiler ve böylece birçok bebeğin hayatını kurtardılar.
Türkiye’nin böyle bir felaketi yaşanmasının önüne geçenlerden biri de aslen veteriner hekim olan, bakteriyoloji üzerine uzmanlaşan Ordinaryus Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Kürsüsü başkanı Prof. Dr. Şükrü Kaymakçalan’dır.
Prof. Dr. Kaymakçalan, ilacın toksisite analizinin yeterli olmadığını söylerken, Ord. Prof. Dr. Aygün ise tavuklarda yaptığı deneyler sonucunda ilacın kullanıldığı bazı tavukların gelişiminde sorunlar ortaya çıktığını söyledi. Bu sonuçların ışığında, ilacın kullanımının sakıncalı olacağı görüşüne varıldı. Bu iki kıymetli bilim insanlarımız o dönemin Sağlık Bakanı’nı uyararak ilacın ruhsat almasını engelleyerek, Türkiye’deki çocukların bu sebeple ölmesinin veya engelli yaşamak zorunda kalmasının önüne geçtiler. Tek bir çocuk bile Türkiye’de bu ilaca maruz kalmamıştır.
Günümüzde Talidomit hala kullanılıyor mu?
Evet, günümüzde Talidomit aktif olarak kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda talidomitin kiral yapısı keşfedilmiştir. Bu yapı üzerinden sentezlenen yeni Talidomit molekülleri daha yararlı hale gelmiştir. Talidomit ilacı böylece 1960’larda cüzzam tedavisinde, 2006 yılında ise çoklu miyelomanın yani lenf kanserinin erken dönem tedavisinde kullanılmaya başlandı. Ayrıca gebelerde Talidomit’in ilk 6 haftada etkili olduğu tespit edildi.
Talidomit faciası, insanlık için unutulmaz bir uyarı işareti olmuştur. Bu trajik olay, ilaç endüstrisinin ve düzenleyicilerin insanların sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerini daha ciddi bir şekilde ele alması gerektiğini vurgulamıştır. Aynı zamanda bu felaket, insanların kararlarının ve eylemlerinin toplumun genel refahı üzerindeki derin etkilerini de göstermiştir. Talidomit faciası, insanların daha fazla dikkatli, sorumlu ve empatik olmaları gerektiğini hatırlatmaktadır. Unutulmamalıdır ki, tıbbi ve bilimsel gelişmelerin her zaman insanlığın iyiliği için kullanılması gerekmektedir ve bu tür trajedilerin bir daha asla yaşanmaması için gereken önlemler alınmalıdır.
YAZAR:Elif Buse Uzun
Girne Amerikan Üniversitesi Eczacılık 3. sınıf
Linkedln
Kaynakça:
www.temsil.org
www.evrimagaci.org
www.ytubiyogen.org