
Toplumsal Cinsiyet ve Politika: Görünmeyenin Siyaseti
Toplumsal cinsiyet, sadece bireylerin kimliklerini değil; aynı zamanda toplumların nasıl örgütlendiğini, kaynakların nasıl dağıtıldığını ve kimin hangi alanlarda söz sahibi olduğunu belirleyen güçlü bir yapıdır. Politika ise bu yapının hem yeniden üretildiği hem de değişime uğrayabileceği en önemli alanlardan biridir. Bu yazı, toplumsal cinsiyetin siyasetle kurduğu bu karmaşık ilişkiyi ele almayı amaçlıyor.
Temsil Eşitliği: Sayılar Her Şeyi Söylemez
Kadınların ve LGBTİ+ bireylerin siyasi temsil oranlarının artması olumlu bir gelişme olarak görünse de, bu durumun içerdiği sorunlar sadece sayısal değildir. Kadınların parlamentoda yer alması tek başına yeterli değildir; önemli olan, bu temsilin hangi söylemlerle ve ne tür politikalarla yapıldığıdır. Bir kadının varlığı, eğer ataerkil dilin taşıyıcısıysa, temsil adaletine değil, onun illüzyonuna hizmet eder.
Siyasetin Erkek Egemen Dili
Siyasi alan, tarihsel olarak erkeklik normları üzerinden şekillenmiş bir alandır. Sertlik, rasyonellik, rekabet gibi kavramlar, “güçlü liderlik” ile özdeşleştirilmiş; duygusallık, empati ya da bakım ise “zayıflık” olarak kodlanmıştır. Oysa toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece kadınların siyaset yapabilme hakkını savunmakla kalmaz; aynı zamanda siyaset yapma biçimlerinin de dönüşmesini talep eder. Bu bağlamda, feminist politika sadece kadınların değil, siyasetin dilinin ve kültürünün de dönüşümüdür.
Kamusal Alanın Cinsiyeti
Toplumsal cinsiyet rolleri, kamusal ve özel alan ayrımı üzerinden inşa edilir. Erkeklik genellikle kamusal alanla –yani iş, siyaset, karar alma– ilişkilendirilirken, kadınlık özel alanla –ev, bakım, duygusal emek– eşleştirilmiştir. Bu ayrım, kadınların siyasi alana katılımını yapısal olarak zorlaştırır. Ücretsiz bakım emeğinin büyük ölçüde kadınlara yüklenmesi, onların siyasi ve ekonomik katılımını kısıtlayan en büyük engellerdendir.
Eşitliğin Ötesinde: Adalet
Toplumsal cinsiyet tartışmaları, sadece eşitliği değil, adaleti de odağına almalıdır. Eşit sayıda milletvekili ya da eşit işe eşit ücret, ancak yapısal eşitsizliklerle hesaplaşılırsa anlamlıdır. Siyasi sistemin kendisi, toplumsal cinsiyet normlarına göre şekillenmişse, o zaman sadece temsil oranlarını değil, temsilin biçimini ve içeriğini de tartışmak gerekir. Feminist politikalar, bu yapısal eşitsizliklerin görünür kılınmasını ve dönüştürülmesini hedefler.
Sonuç Yerine: Cinsiyet Politiktir
Cinsiyet politik değilmiş gibi davranmak, mevcut eşitsizliklerin üzerini örtmekten başka bir işe yaramaz. Oysa cinsiyet politiktir; çünkü kimlerin neyi konuşabildiği, nasıl konuşabildiği, hangi alanlarda söz sahibi olduğu tamamen güç ilişkilerine bağlıdır. Bu güç ilişkileri, toplumsal cinsiyetle örülüdür. Dolayısıyla daha adil ve kapsayıcı bir siyaset, toplumsal cinsiyet eşitliğini merkeze almak zorundadır.
Zero Elanur Talayhan
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü
Hazırlık Temsilcisi