Yemek yemek yalnızca acıkınca yapılan bir şey midir? Sadece kan şekerimiz yükselsin ya da tokluk hissi versin diye mi yemek yeriz? O an canımız ne istiyor, aklımızdan hangi binbir çeşit yemek geçiyor bunlar rastgele mi meydana geliyor? Aslında hepsinin tek bir yanıtı var “hayır”. Duygu durumumuz, ruh halimiz, gün içinde yaşadıklarımız yemek seçimlerimizde ve öğün tercihlerimizde fazlasıyla etkili. Herkesin fazlasıyla aşina olduğu durumdan bahsedelim mesela; mutsuzken çikolata yemek, arkadaş ortamlarında fast food tercih etmek. Bunlar klişelerden ya da alışılmış durumlardan çok, psikolojik olarak yöneldiğimiz tercihlerdir. Yapılan araştırmalar psikolojik durumumuzun ve ruhsal yönelimlerimizin besin seçimlerinde sandığımızdan çok daha fazla etkili olduğunu bize söylemektedir. Ya da tam ters etki olarak yediklerimiz bizi tahmin ettiğimizden daha fazla etkilemektedir.
Amerikada bir hapishanede yapılan deneyde mahkumlara fast food ve işlenmiş şekerden az vitamin ve mineral değeri yüksek öğünler, meyve ve sebzeler verildiğinde daha az gerginlik daha az şiddet yanlılığı olduğu gözlenmiştir. Evet belki bu uzak ve uç bir örnek gibi görünüyor bize ancak beslenme alışkanlıklarımızı gözden geçirdiğimizde pek de mantıksız gelmeyecektir. Sağlıklı beslenmek bizim sadece fit olmamıza yardımcı değildir bunun yanında daha enerjik daha mutlu ya da daha pozitif olmamız için yanı başımızdaki gizli kahramanımızdır.
Şöyle bir baktığımızda aşırı yağlı, paketli, rafine şekerli, ekstra tuzlu veya aşırı alkollü beslenme düzenleri uzun vadede kişiyi yorgun, halsiz, normale göre daha agresif tahammül seviyesi daha düşük bir bireye dönüştürür. Kişi olumsuz duygular hissettiğinde daha zararlı ya da toksik besin tercihinde bulunurken daha fazla bu tarz beslenmek depresyon boyutunun ilerlemesine olumsuz yönde bir katkı sağlar bu durumda kişi yitip gitmeyen bir kısır döngüye girmiş olur. Daha fazla depresyon daha fazla kötü beslenmeyi, daha fazla kötü beslenme ileri boyut depresyonu doğurur. Bu durum istenmeyecek ya da işin içinden çıkılamayacak belki de geri dönüşü olmayacak sonuçlar getirir. Aynı zamanda kadınlarda sağlıklı ve düzenli beslenmek paketli ve işlenmiş gıdalardan uzak durmak regl dönemi sancılarını daha kolay ve rahat atlatılması için yapılabilecek ilk ve en zararsız yol olarak bilinmektedir.
Şimdi bir de olaya bardağın dolu tarafından bakalım. Mutlu, pozitif, hayattan keyif alan bireylerin beslenme düzenleri standart beslenme düzenlerinden çok daha iyi koşuldadır. Alışılmış bir düzenden çok daha fazlasıdır dengeli beslenmek. Vücudun neredeyse eksiksiz aldığı; vitamin, mineral, protein gibi besin ögeleri kişinin beynine olumlu sinyaller gönderen nörotransmitter madde salgılanmasına neden olur böylelikle daha fazla mutluluk daha fazla sağlıklı beslenme adımlarını, daha fazla sağlıklı besin tercihleri de daha mutlu kişilere yol açan olumlu yönde bir kısır döngüye neden olur.
Vücudumuz birbiriyle bağlantılı sistemler bütünüdür olumsuz duygu durumları varolan sağlık sistemimizde bir sorun yaratıyorsa hem psikolojik hem de fiziki tedavi aynı anda gerçekleştirilmelidir. Herhangi bir düzende bozukluk tüm yaşantımızı isteğimiz dışında ilerletmemize neden olur. Kısa vadede bizi tatmin eden yemekler mutlu eden çikolatalar film izlerken eşlik eden cipsler dedikodu arası çekirdek kolalar uzun vadede yaşam kalitemizi düşüren, olumsuz duygu durumları, depresyon gibi istemediğimiz alışkanlıklara dönüşürken beynimize daha fazla istiyorum sinyalleri yollarlar. Herhangi bir başarı durumunda beynimizdeki ödül sinyalleri bile kendimize bunu yemeyi hak ettin vicdan rahatlatması yaşatırlar. Neredeyse hiç kimse özel gün ve kutlamalarda sağlıklı besin tercihlerinde bulunmaz. Psikolojik olarak başarı ve hak edilmişlik yüksek kalorili daha yağlı fazlasıyla işlenmiş şekerli besinleri tüketmemizi normal kılar. Bu engeli aşılamayacak boyuta gelmeden yıkmak ileride sevdiklerimizle daha sağlıklı günlerde bir arada olmamızı sağlar. Bireysel başa çıkılabilecek durumlarda kişi kendi doktoru olmalıdır.
Etkin Kampüs ailesi olarak herkese sağlıklı, mutlu günler dileriz.